Bu gün onu aramadı, ne de olsa en son o aramıştı, şimdi sıra ondaydı. Bekledi. bekledii... bekledii.. Sonunda telefon çaldı, "Nasılsın" diyordu karşıdan bir ses, biraz heyecanlı, biraz da mahçup. "iyiyim" diyebildi önce bişiyler düğümlenmişti boğazında. Toparlandı, "iyiyim, sağol, sen nasılsın?" neden böyle söylemişti sanki? bu saçmalama hali, boğazında ki düğüm, heyecandan mıydı yoksa? "ne heyecanı canım dedi, kimseyle konuşmadım sabahtan beri birden konuşunca sesimi kontrol edemedim". Sonra kendi de inanmadı bu yalana ama inanmış rolu yapmaya devam etti.Hal hatır sorma faslı biraz da boş muhabbet derken, "bu gün bişiyler yapalım mı?" dedi karşıdaki tok ses. bir kaç saniyelik zaman diliminde binlerce şey düşündü kadın, "hemen evet diyemezdi, sanki onu bekliyor gibi olurdu, ama hayır da diyemezdi, bu hem kabalık olurdu hem de zaten o adamla olmayı istiyordu, ama bunun anlaşılmaması gerekirdi, ne de olsa biraz naz yapmak gerekirdi ona bu öğretilmişti, bir teklif ne kadar cazip olursa olsun hemen evet denmez, denemezdi! "Basit kadın" olunurdu o zaman. Duraksadı, "ııımmm bu gün aslında bir arkadaşla görüşecektim istersen başka bir zaman haberleşelim olmazmı?" "peki ozaman, görüşürüz" dedi tok ses, kucağında hayal kırıklıkları vardı, reddedilmekten hoşlanmamıştı. Hemde o kadını görmek istemişti, birşeyler paylaşabilirdiler biliyordu!
kadının onu reddetmesının tek bir sebebi vardı aslında, "onun gibiler".. kadın hayatı boyunca bunu öğrenmişti, arkadaşlarıyla ilişkilerden bahsedildiğinde konu belli yerlerde takılıp kalıyordu, her insan ayrı bir bireydi belki ama bütün erkeklerde ortak bir tavır vardı, önemsenmekle tatmin oluyorlardı, tüketerek çoğalıyorlardı. Kendisinin ve arkadaşlarının yaşadıklarından öğrendiği ortak şeyler, duyduğu eş anlamlı cümleler vardı "aradım hatunda benim aramı bekliyormuş zaten çok belliydi" "kıza bişiyler yapalım dedim hemen evet dedi bütün hevesim kaçtı" "ben onunla bir kaç kez görüştüm zaten ya, herşey o kadar kolay gelişti ki bütün büyüsü kaçtı" "bu kadın beni seviyor nasıl olsa biliyorum, o yüzden ben şimdilik hayatımı yaşıyorum bir ara ona dönerim" bütün kadınlar oturup bir ders çıkarıyordu bu duyduklarından ZOR olunmalıydı, çok sevilse bile istenildiğinde ulaşılacak biri olunmamalıydı. Oysaki kadınlar da erkekler de yanılıyordu bu noktada, HİÇKİMSE ULAŞILMAZ değildi, sadece ulaşılmazı oynuyordu. Ve günün birinde çok istenen biri bu oyunlar yüzünden yitirilecekti, kimse bu bilinmeyene denklemde yer vermiyordu, oysaki hayat bütün sayıların kuvetlerinin onlar olduğu bilmem kaçıncı dereceden bir denklem olmayı çoktan bırakmıştı, dünya onların etrafında dönmüyordu. Çelişkli cümleler öğrendi kadın, anlam veremedi ne demekti ki "abi kadın biraz özgür olmalı ne o öyle çıkamam görüşemem filan............ aaaa bu kadında çok rahat canım olmaz bundan bişiy, sorgu yok sual yok ne zamn istesek görüşüyoruz anası babası da mı yok bunun?" ? Zamanla öğrendi rahat gözükmeli, bir o kadar da sorumluluk sahibi olmalıydı, duvarları olmalıydı hep, saklanmalıydı zaman zaman, bir engeli olmasa da engeller türetmeliydi sırf kendisini yüceltmek adına. Fakat büyük bir hata yaptı, tüm bunları kendisi istediği için, kendi istediği anlarda değil bir başkası istediği için ve hatta zaman zaman hiç istemediği anlarda yaptı. Hayat onun olmaktan çıkıyordu artık, başkaları için, onların gözünde büyümek uğruna, onların istediğini sandığı modele dönüşüyordu. Oysaki emin bile değildi İSTENEN MODEL GERÇEKTEN BU MUYDU? YA DA UYULMALIMIYDI TÜM MODELLEMELERE KENDİNDEN BAŞKA BİRİ OLMAK PAHASINA?
Erkek de bir çok şey öğrendi bu süreçte, bir kadına ona ne kadar çok değer verdiğini söylemeyecektin, bir erkeğe yakışmazdı bu, çocukken öğrenmişti, erkekler ağlamaz, erkek çocuklar daha sert olurdu, duygular kadınların işiydi bu sebeple kadınlar ağlayabilirdi, ama kanmamak lazımdı hiç bir kadının göz yaşlarına,zira gözyaşları onların yegane silahıydı. Aşkından ölsen bile bir kadının söylemeyecektin, o zaman giderdi, terk edilirdin. Hep gidecek gibi duracak ama gitmeyecektin, uçurumdan düşüyor taklıdı yapacaktın ama oysaki arkandaki direğe yaslanıyor olacaktın.
Peki doğru muydu bütün bunlar? İnsanların sadece kötü tecrübelerini anlattığı, güzelliklerden bahsetmeyi çoktan bıraktığı bir dunyada sadece kötü tecrübelere dayanarak bütün kadınları ve bütün adamları aynı sanmak ne kadar gerçek olabilrdi? Gerçek değildi! üstelik her kadın ve her erkeğin bir gün bu saçmalık yüzünden hayatının aşkını yitirmesine sebep olacak kadar da büyük bir yanlıştı.
Hayat herşeyden ders almamız gereken bir eğitim kurumu değildir! Amaç sadece eğitim olsaydı eminim ÖSS hazırlık kursları kıvamında bir kursu olurdu hayatın da, "Hayata Hazırlık Kursları"
Ne kadar çok ders çıkarır olmuşuz hayattan, geleceği ne kadar da sık yargılıyoruz geçmişle, ders aldığımızı artık böyle davranmayacağımızı ne kadar sık söyler olmuşuz? Hayat gerçekten böyle bir şey mi? Böyle mi olmalı? İçimizden geldiği gibi yaşamak bize hep bu kadar uzak mı olmalı?
Ben böyle yaşamayı reddediyorum, bütün "salak"sın sen kınamalarına rağmen "Ben Hesaplar Yaparak Yaşamayı Reddediyorum" benliğim bende kalsın, stratejiler peşinde koşarken ben ben olmaktan çıkmayayım istiyorum.
Bir adam tanıdım, o kadar çok darbe almışki "aşk"larından, "ilişki denilen şey, sadece güvenmektir" derdi, insan önce güvenir sonra zaten severmiş. Ne zaman bu kadar yitirdik samimiyeti? ne zaman öğrendik bu bu kadar rahat saklanmayı? Oysaki severdik, sorgusuz sualsiz sever önce inanarak başlardık her ilişkiye, canımız yanardı belki ama doyasıya yaşamış olmanın verdiği rahatlıkla koymazmıydık başımızı yastığa? Şimdi hangisini seçiyoruz? Huzurla uyumayı mı, planlar peşinde koşarken ruhumuzu kirletip aklımızı yormayı mı? Biz ne zaman bu hale geldik? Suçlu bizi bu hale getirnler mi gerçekten? Yoksa suçlu biz olabilir miyiz acaba? Bunu düşünüyor muyuz? Bir yerlerde yanlış yapan biz olabilir miyiz? "Aşk"lar bu kadar çok mu olmalıydı hayatta? Yoksa biz her türlü heyecanı aşk mı sandık? Bir önceki sonraki için emsal teşkil etmeli miydi hep? Her birey kendine özgü değil miydi? bir gün gerçekten bambaşka biri çıkageldiğinde öğrendiklerimiz yüzünden onu yitirmeye değer miydi gerçekten?
Bu kadar kolay olmamalı tüketmek, hayatta değer verdiğimiz şeyler bu kadar çabuk yerle bir olmamalı, "aşklar" bu gün başlayıp yarın bitmemeli, bitiyorsa adı aşk olmamalı. Bu, ismi bile olmayan saçma ilişkiden afaki dersler çıkarıp hayatın böyle bir şey olduğu yanlışına kapılmamalı insan. Ders çıkarcağı şey ders alınmayı hak etmeli öncelikle.Sevebilmeli gönlünce, inanabilmeli bütün kalbiyle, insan olduğunu hatırlamalı, hep aynı yanlışları yapmamalı elbette ama, zaman zaman hata yapıp hatasını kabullenmeyı de bilmeli.
Küçük hesapların peşinde olmamalı, kendisini stratejik düşünme enstitüsü başkanı filan da sanmamalı :) Sırf sevdiğimi bilirse gider saplantısı yüzünden sevdiklerini mahrum bırakmamalı sevgisinden. Tamammm, abartmamak lazım, hissederek yapmak lazım, her an sevgiyi dile getirmemek, hissedince söylemek lazım ki büyüsü bozulmasın. Ama planlar yapmamalı bütün bunları matematiksel denklemlerde yerli yerine oturtup bu gün ki adımı ona göre atmamalı.
Hayat bu kadar karmaşık düşünmeyi gerektirecek bir akıl oyunu değil, hayat sadece bir süreç en iyi şekilde değerlendirilmesi gereken, ders aldığımızı sanırken bir durup önce sola sonra sağa sonra tekrar sola bakıp karşıya geçilmesi, hep geçmişin izinde yürünmemesi ama zaman zaman geçmişte durup düşünüp karşıya geçilmesi gereken.. gerçekten hakeden şeylerden ders alınması gereken...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder